Zaman geçtikçe daha net görüyorum ki, toplumların refahı yalnızca ekonomik göstergelere değil, yönetim anlayışına da bağlıdır. Ve bu anlayışın merkezinde durması gereken kavram bana göre tartışmasız şekilde eşitliktir.
Ben eşitçiliği savunuyorum. Bir liberal olarak, başta devlet kademesi olmak üzere her türlü toplumsal yapılanmada insan-insan ilişkisini “hiyerarşi” değil “eşitlik” belirlemeli. Çünkü bir ülkeyi yöneten başkan da, sokağını süpüren emekçi de aynı gökyüzüne bakar. Aynı şekilde yaşlanır, aynı şekilde acıkır, aynı şekilde sever. Peki neden bu kadar ayrım, neden bu kadar kibir?
Bir yönetici, koltuğa oturduğu an halktan üstün olduğunu düşünmeye başlıyorsa, orada büyük bir zaaf doğar. Güç, doğası gereği şeffaflıkla değil denetimle sınanır. Eğer halkla aynı acıyı hissetmeyen bir lider varsa başta, kararları halktan uzak olur. Eşitliği içselleştirmemiş biri, adaleti sağlayamaz.
Bazıları “devleti yönetenle vatandaş bir mi?” diyebilir. Ama tam da mesele burada: Eğer bir yönetici, halktan daha “fazla” olduğunu düşünüyorsa, yöneticilik yapmaya değil; hükmetmeye başlamıştır. Bu ise demokrasinin değil, otokrasinin kapısını aralar. Benim inandığım toplum yapısı, “yetkiyi alanın insanlara hizmet etmesi” yönündedir; “yetkiyi alanın üstün olması” değil.
Eşitlik, insanların maaşlarının ya da yaşadıkları evin aynı olması anlamına gelmez. Eşitlik, haysiyetin eşitliğidir. Dinlenme hakkının, ifade hakkının, eleştiri hakkının, eğitim ve sağlık hakkının herkes için aynı değerde olmasıdır.
Toplumda bazı figürlerin yüceltilmesi gerektiğine inanmak, aslında bireylerin kendi iç değerlerini bastırmasıyla ilgilidir. Kendini küçük gören, bir büyüğe tapma ihtiyacı hisseder. Ama bu döngü kırılabilir. İnsanlar bilinçlendikçe, “benden üstün olan biri yok” diyebilmeye başladıkça, sahici eşitlik de kurulmaya başlar.
Benim için bir yönetici; yanına koruma almadan halkın içine çıkabiliyorsa, parkta yürüyebiliyorsa, çocukla çocuk gibi, yaşlıyla yaşlı gibi olabiliyorsa liderdir. Aksi hâlde o yalnızca bir “koltuk sahibi”dir.
Eşitlik inancı sadece sosyal bir ilke değil, aynı zamanda ruhsal bir değer de taşır. Herkesin içindeki öz aynıdır. Statü, unvan, banka hesabı; bunların hiçbiri insanın kalitesini belirlemez. Gerçek değer, insanın kalbinde taşıdığı niyettedir. Ve işte bu yüzden, eşitliği kabul etmeyen hiç kimse, ülkeyi yönetmemelidir.
Telif Hakkı © 2025 Hayat ve Astroloji - Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.