• Ana Sayfa
  • Hayat
    • Temiz Hava Herkesin Hakkı
    • Her Yere Adımızı Yazdık
    • Düşünen Birey Olmak
    • Sosyal Medya Paylaşımları
    • Ruhsal Gelişim
    • Milliyetçilik Üzerine
    • İnsan Haklarında Eşitlik
    • Düşünce Özgürlüğü
  • Vedik Astroloji
    • Satürn Retro Transiti
    • Karmik Zihin Kalıpları
    • Astrolojik Farkındalık
    • Ay'ın Dispozitörü
    • Astroloji ve Özgür İrade
    • Özgür İradeyi Kullanmak
    • Venüs ve Merkür Balık'ta
    • Karamsar Düşünceler
    • Karamsar Düşünceler 2
    • Gölge Yanınızla Tanışın
    • Jüpiter Ardra Örneği
    • Satürn 3. Evde
    • Yazarlık Nakşatraları
    • Vedik Astrolojide Rüyalar
  • Hakkımda
    • Hakkımda
  • Daha fazlası
    • Ana Sayfa
    • Hayat
      • Temiz Hava Herkesin Hakkı
      • Her Yere Adımızı Yazdık
      • Düşünen Birey Olmak
      • Sosyal Medya Paylaşımları
      • Ruhsal Gelişim
      • Milliyetçilik Üzerine
      • İnsan Haklarında Eşitlik
      • Düşünce Özgürlüğü
    • Vedik Astroloji
      • Satürn Retro Transiti
      • Karmik Zihin Kalıpları
      • Astrolojik Farkındalık
      • Ay'ın Dispozitörü
      • Astroloji ve Özgür İrade
      • Özgür İradeyi Kullanmak
      • Venüs ve Merkür Balık'ta
      • Karamsar Düşünceler
      • Karamsar Düşünceler 2
      • Gölge Yanınızla Tanışın
      • Jüpiter Ardra Örneği
      • Satürn 3. Evde
      • Yazarlık Nakşatraları
      • Vedik Astrolojide Rüyalar
    • Hakkımda
      • Hakkımda
  • Ana Sayfa
  • Hayat
    • Temiz Hava Herkesin Hakkı
    • Her Yere Adımızı Yazdık
    • Düşünen Birey Olmak
    • Sosyal Medya Paylaşımları
    • Ruhsal Gelişim
    • Milliyetçilik Üzerine
    • İnsan Haklarında Eşitlik
    • Düşünce Özgürlüğü
  • Vedik Astroloji
    • Satürn Retro Transiti
    • Karmik Zihin Kalıpları
    • Astrolojik Farkındalık
    • Ay'ın Dispozitörü
    • Astroloji ve Özgür İrade
    • Özgür İradeyi Kullanmak
    • Venüs ve Merkür Balık'ta
    • Karamsar Düşünceler
    • Karamsar Düşünceler 2
    • Gölge Yanınızla Tanışın
    • Jüpiter Ardra Örneği
    • Satürn 3. Evde
    • Yazarlık Nakşatraları
    • Vedik Astrolojide Rüyalar
  • Hakkımda
    • Hakkımda

Hayat Üzerine Düşünceler...

Repost Kültürü ve Yazmamak

Sosyal medya, artık sadece fotoğraflar üzerinden yaşanan bir vitrin halini aldı. Bir danışman, bir astrolog ve gözlemci olarak yıllardır özellikle Instagram'da fark ettiğim çok belirgin bir şey var: İnsanlar artık kendi cümleleriyle konuşmuyor. Konuşmaktan kastım, yazmak. Fikir belirtmek. Kendi zihninden çıkan kelimeleri bir araya getirip düşünce üretmek. Bunun yerine çoğunlukla "repost" kültürüyle, bir başkasının cümlesini kendi düşüncesi gibi paylaşmayı yeterli buluyoruz. Oysa paylaşmak, düşünmekle başlar.


İmamoğlu davasından bu yana bu durum iyice dikkatimi çekti. Farklı görüşlere ait hesaplar tarafından oluşturulan metinler, sosyal medyada bireyler tarafından hiçbir edit geçirmeden yayıldı. Yanına belki birkaç kelime eklendi, ama özü başkasının cümleleriydi. Herkes bir ideolojinin kopyası oldu. Kimse o ideolojiyi geliştirmeyi, düşünsel temellerle yeniden kurgulamayı denemedi.


Artık sosyal medyada kendi cümlelerini yazanlar yalnızca yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ya da o anın gündemiyle bağlantılı meslek profesyonelleri. Onun dışında herkes "görsel" varlığını sürdürüyor. Paylaşılan bir kahve, bir manzara, bir gülümseme… Fotoğrafın altına konulan kalp emojisi, kimsenin kimseye gerçekte ne hissettiğini anlatmıyor. Peki neden?


Bence nedeni çok katmanlı. Kimi gerçekten üşeniyor. Kimi "zaten benim yerime birileri yazmış" diye düşünüyor. Kimi ise topluluk onayına muhtaç hissettiği için kendi fikrini paylaşmaya cesaret edemiyor. Bir de sahte bir entelektüellik illüzyonu yaratmak isteyenler var — paylaşımı yapıyor ama aslında üzerine hiç düşünmemiş. Kendisini düşünüyormuş gibi göstermek istiyor. Derinliksizliğin yeni çağ hali bu belki de.


Instagram, artık bir matching platformuna dönüşmüş durumda. Tanışmalar, ilişkiler, hatta evlilikler bile buradan başlıyor. Ama bu tanışmalarda temel veri sadece bir görsel. Altında yazı olmayan bir fotoğrafla insan tanınmaz. Ve bir gün, o tanıdığını sandığın kişiyle yaşadığın hayal kırıklığı aslında senin kelimeleri değil, görüntüyü sevmiş olmanla ilgilidir.


Ben artık Instagram’a neredeyse hiç girmiyorum. Sebebi sadece yoğunluğum değil; bir yavanlık hissi. Fotoğraf albümlerine benzeyen profiller… Ama altına hiçbir şey yazılmamış. Oysa hatırlanmak istenen bir an, sadece görüntüyle değil, hisle, kelimeyle kalıcı olur. Ben, altına yazılar yazdığım fotoğraflara dönüp bakıyorum. O yazılar, anı sabitliyor. Görüntü tek başına hafıza değildir. Hafızayı aktive eden duygudur, kelimedir.


İlk influencerlar düşünceleriyle öne çıkan insanlardı. Yazıyorlardı, konuşuyorlardı. Onları bu yüzden takip ettik. Sonra onlar da sustu. Yazmadılar. Çünkü ne yazsalar, artık takipçileri zaten sabitti. Yazmasalar da geliyordu o beğeniler. Yeni gelenler, yalnızca estetikle büyüdü. Düşünceden çok görüntü ilgi çekti. Ve bu denklem, gerçek bir kayma yarattı. Görüntüye doyduk, ama düşünceye aç kaldık.


Sosyal medya bir CV değildir ama bir hafızadır. Yazdıklarınız, zamanla sizi anlatan bir külliyata dönüşür. Ve bir gün, belki hiç tahmin etmediğiniz biri sizinle yazdıklarınız üzerine konuşmaya başlar. İşte o zaman, yazmanın iz bırakmak olduğunu hatırlarsınız. Çünkü "Senin kahve fotoğrafını gördüm, çok güzeldi" değil, "O yazdığın cümle beni düşündürdü" cümlesi gerçek teması başlatır.


Bu yüzden artık sosyal medya kullanıcıları birer sanatçı gibi davranıyor. Tablosunu asıyor — ama altına hiçbir açıklama yazmıyor. Çünkü zaten o tablonun bir alıcısı olduğunu biliyor. Yeter ki "estetik" olsun. Gri tonlar, pastel filtreler, zarif bir duruş… Yeterli. Çünkü yazı yazıldığında, insanların düşünmesi gerekecek. Ya onaylayacaklar, ya görmezden gelecekler. Oysa fotoğraf, sessiz bir anlaşma gibidir. "Beni izle, düşünmene gerek yok."


Yazmamak, zamanla düşünmemeye dönüşüyor. Ve bunu tehlikeli buluyorum. Kendi düşüncelerini yalnızca kendi çekirdek çevresiyle paylaşan, hatta bazen hiç paylaşmayan bir topluma evriliyoruz. Yazmaktan korkan, düşündüğünü dile getirmeye cesaret edemeyen bir yapıdayız. Çünkü yazmak, açıklık ister. Yazmak, hesaplaşma cesareti ister.


Meslek hesapları ya da popüler figürler elbette yazıyor. Yazdıkları okunuyor, çünkü onlara duyulan güven var. Ama herkesin bir düşünce üreticisi olması gerektiğine inanıyorum. Yazmak sadece gazetecinin, psikoloğun, tarihçinin işi değildir. Yazmak, insanın kendine ait olma biçimidir.


Yıllar önce Facebook’ta “Notlar” bölümü vardı. Yazardım. Kimse beğenmezdi. Sadece annem, birkaç akrabam yorum yapardı. Görmezden gelinirdim. Ama sonra başka platformlarda yazmaya devam ettim. Ve destek bulmaya başladım. İnsanların yazmayı bırakmasının nedeni genellikle ilk etapta destek bulamaması. "Kimse okumuyor ki" diyerek bırakıyorlar. Oysa yazdıkça içsel bir kütüphane inşa edersiniz. Ve bir gün, doğru okuyucu o kapıdan içeri girer.


Çünkü en büyük dönüşüm, bir insanın başka birinin düşüncesine temas etmesiyle başlar. Fotoğraflar buna aracılık edemez. Kelimeler eder.


Instagram İlber Ortaylı'nın uzun yazılar yazdığı bir platformdan ibaret olmamalı. Biz hepimiz, kelimelerimizle var olmalıyız. Ruhumuzu cümlelerle taşımadığımız sürece, sadece görüntülerimizle yaşar ve unutuluruz.


İnsanı iz bırakan yapan, yazdıklarıdır. Tüm sosyal platformlar bunu hatırlamalı. Çünkü yazmak, düşünmenin kanıtıdır. Düşünmeyi desteklemek ise toplumun tek ilacıdır.


Yazın. Gören olmayabilir. Ama duyan olacaktır.

Telif Hakkı © 2025 Hayat ve Astroloji - Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerez kullanılır.

Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.

Kabul Et